Neden Dil Okullarını Verimli Bulmuyorum


Bugün iki yemeğe çıktınız. Öğlen Burger King, sonra da lüks bir restorantta güzel bir akşam yemeği. Seneye hangisini hatırlamanız daha olası? Doğal olarak akşam yemeği çünkü tatlılar, ara sıcaklar, sohbetler derken geceye kadar uzayabiliyor. Diğeri ise 15-20 dakika. Bir an önce yiyip gitmelisiniz çünkü yerinizi başka birinin alması gerek.


Hepimiz Amerika-İngiltere gibi bir ülkede yaşamanın İngilizceyi en hızlı şekilde öğrenmenin yolu olduğu biliriz. Biraz mantık yürütelim: İngilizce bilmeyen biri bugün Amerika’ya gitse başlangıç seviyesi olan A1’e ulaşması en az 2 ay gerektirir. Peki orada bir dil okuluna gitse bu süre kısalır mı? Elbette hayır. O halde neden buradaki dil okullarında kademeler yine 2 ayda bitiyor? Çünkü bir an önce kademenizi bitirip 2. kademenin ödemesini yapmalısınız ve eğer yapmayacaksanız bir an önce gitmelisiniz


Gıda, giyim gibi çevremizdeki hemen her işletmede bunu görebilirsiniz. Sektöre ilk girdiklerinde başarılı oldukları için bir noktada büyük yatırımlar alırlar ve devasa ciroları ile her yere şubeler açarlar. Giderleri de buna paralel olarak büyüdüğü için düşük maaş ile niteliksiz kişiler işe alırlar ve hizmetlerinden taviz verirler.


Uluslararası otoritelere uygun bir ders programının olması veya kadrosunda yabancı öğretmenler bulundurması elbette bir dil okulunun büyük bir artısıdır ancak başarısında ana faktör olamaz. Okulu asıl başarılı kılan şey gösterdiği emeğin maddi-manevi karşılığını bulan, mutlu, dolayısıyla da işinde tutkulu öğretmenler ve acele edilmeyen bir eğitimdir.

Sitede maruz kalma ile ilgili metni okuduysanız bu yazdıklarımı her öğretmenin bildiğini varsayabilirsiniz. Yine de bunu öğrencilere keyifle aktarmaları için önce mutlu bir iş hayatlarının olması gerekir. Ancak çoğu dil okulu, öğretmenler her ne kadar vasıflı, hevesli olsalar da programlarına saatlerce ders koyarak çoğunu meslekten soğuturlar.